Türkiye’de ilk kez bir marinada düzenlenen klasik müzik
etkinliği olan D-Marin Turgutreis Klasik Müzik Festivali bu yıl 10’uncu yaşını
kutladı.
Açılışı 31 Temmuz akşamı Fazıl Say yaptı. Festival için
özel verilen siparişte Fazıl Say, bir Ege efsanesin olan Hermias-Yunus
Sırtındaki Çocuk’ta harikalar yarattı. Beklediğimden çok daha fazla bir etki
yarattı bu eser…
Dostluk kelimesinin anlamını "yaşamaya" bu kadar çok
ihtiyacımız olan bugünlerde, yanıtı en güzel Fazıl Say vermiş olsa gerek.
Bulduğunuz ilk yerde izleyin derim. Fazıl Say, 3 efsaneyi bestelemek
istiyormuş, birisi gerçekleşti, diğer ikisinin ne zaman ve nasıl olacağını
şimdiden merak ediyorum.
Gelelim festivale… Doğuş Grubu tarafından Türkiye’de ilk kez bir marinada
düzenlenen klasik müzik festivali olan D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik
Müzik Festivali 10’uncu yılı geride bıraktı 2009’da Avrupa Festivaller
Birliği’ne üye kabul edilen festivali 5 bin 500 kapasiteli alanda bugüne kadar 140 bin müziksever izlemiş.
Ben de ilk kez bu festivalde bulundum. Kış mevsiminde
yatların alındığı çekçek alanı olarak kullanılan marina temmuz-ağustos(tarih
değişebilir) bir klasik müzik festivali olarak muhteşem konserlere imza atıyor.
Gerisini sanat yönetmeni Yücel Canyaran’dan dinledim…
*Klasik müzik alanında orkestralar, topluluklar var.
Çeşitli etkinliklere de imza atıyorlar fakat yaz mevsiminde düzenlenen bir
klasik müzik festivali 10 yılı geride bıraktı. Neler söylemek istersiniz?
Pek çok festival büyük bir hevesle başlatılıyor, maalesef
düzenliliğini koruyarak devam edemiyor. Sanatsal etkinlikler destekçi veya
destekçiler olmadan başlayamaz ve sürdürülemez. Bu anlamda Doğuş Grubu’nun 10
yıldır kurucu destekçiliğini üstlendiği bu festivalin, istikrarlı şekilde
sürdürülebilmesini Türk müzik tarihi açısından çok anlamlı buluyorum. Ülkemizde
sıklıkla çok sesli evrensel müzik elitist ya da dinlemesi zor bir müzik biçimi
olarak algılanabiliyor. Festival ilk yıllarından itibaren evrensel müziğin
herkes tarafından dinlenip sevilebileceğini benimsetmeyi ilke edinmiş.
Festivalin amacı da özenle seçilmiş repertuarıyla müzikseverlere keyif
alacakları ve beklentilerini karşılayacak bir etkinlik sunmaktır. Büyük bir
mutlulukla; festivalin bu hedefini gerçekleştirdiğini söyleyebilirim.
*İstanbul’da ve diğer büyük şehirlerde yaz mevsiminde
klasik müzik konserleri genelde çok seyirci çekmiyor. Turgutreis gibi bir tatil
yerinde klasik müzik konserleri ve festivali düzenlemenin avantajı/dezavantajı
nedir? Seyircileri nasıl çekiyorsunuz konserlere?
En büyük zorluk çekek alanında yoktan var edilen konser
ortamını oluşturmak. Festivalde önce oldukça görkemli bir sahnenin kurulması;
5.000'i aşkın sandalyenin tek tek numaralandırılıp yerleştirilmesi, açık havada
olduğumuz için olabilecek en mükemmel ses düzeninin kurulması… Bunlar
seyircinin gördüğü tarafı; sahne arkasında ise sanatçıların ihtiyaçlarına uygun
bir kulis alanı yaratılması çok önemli. Pek çok konser mekanında var olan şeyleri;
bu alanda da hazır etmeniz ve mükemmel hizmet vermeniz gerekiyor. Aslına
bakarsanız seyircileri konserlere müzik çekiyor, biz değil! Biz seyirciyle
müziği en doğru şekilde, doğru repertuvarla buluşturmaya çabalıyoruz. Bir de
bizim çok kazanmak istediğimiz kitle var ki; onlar tesadüfen ya da çekinerek
konserlere gelenler.
İşte bu noktada çok büyük bir mutluluk duyuyoruz, çünkü o
insanlar arasında "Neden daha önceki yıllarda gelip izlememişiz, kimleri
kaçırmışız? Sıkılırız zannetmiştik oysa ne kadar sevdik!" diyenlere sıkça
rastlıyoruz... İşte festivalin yola çıkış nedeni, amacı bu! Festivalin 10
yıldır müdavimi olan seyircilerimiz zaten bu dünyayı çok dikkatle takip
edenler; yani hangi solist geliyor, hangi orkestra çalacak, dahası hangi şef yönetecek
ve hangi eserler çalınacak... Bunları gerçekten kültür olarak benimsemiş ve
okuyan, araştıran büyük bir izleyici kitlemiz var. Yeri geldiğinde
eleştirilerini de paylaşıp bizim daha iyiye ulaşmamızı sağlıyorlar. Her zaman
yanımızdalar ve bize güç veriyorlar. Bu vesile ile yıllardır festivalimizi
takip eden ve bizi yalnız bırakmayan tüm seyircilerimize buradan çok teşekkür
ediyoruz!
*Her yıl yurt dışından da sanatçılar ağırlıyorsunuz..
Festivalin 10.yılında yurt dışındaki farkındalığı ne durumda?
Evet haklısınız; yurt dışından pek çok solisti ve yabancı
orkestrayı konuk ediyoruz. Gelenler dünyanın en iyileri arasında; yani tüm
dünyanın gözü onlarda… Güzel olan ise festivalimize katılan sanatçılar bu
büyülü ortamda, duygu yüklü ve coşku dolu Türk halkından ayrılırken zorlanıyor.
"Yine davet edin, yine gelelim, burada olmaktan çok mutluyuz"
diyorlar. Festivalden ve Türk izleyicisinden yurt dışında övgüyle
bahsedildiğine tanık oluyoruz. Bunun yanı sıra pek çok önemli sanatçı ajansları
festivalimizi takip ediyorlar.
*Konserlerden elde edilen gelir iki vâkıfa bağışlanacak.
Festival bir sosyal sorumluluk projesine mi dönüşüyor?
Festival ilk gününden itibaren sosyal sorumluluk projesi
olarak yola çıkmış. İlk sosyal sorumluluğu evrensel müziği Türk halkına sevdirmek
olmuş, daha sonra bunu yapmak için çok doğru bir yol haritası çizilmiş. Doğuş
Grubu ilk yıllardan bu günlere; kar etmek şöyle dursun, masrafını dahi
çıkartmayan sembolik fiyatlara halka bu konserleri izleme olanağı sunarak zaten
büyük bir sosyal sorumluluk örneği gösteriyor. İlk yıllarda Anadolu'daki
konservatuvarlarda enstrüman sahibi olamayan öğrencilere enstrüman bağışı
yapılarak, daha sonra da tüm bilet gelirleri Tohum Otizm Vakfı ve Bodrum Sağlık
Vakfı’na otizmli çocuklar ile ailelerine yönelik çeşitli projelerde kullanılmak
üzere bağışlanıyor. Bu şekilde de sosyal sorumluluk taçlandırılmış oluyor.
Sonuç olarak evrensel müzikle; evrensel mesajlar ve paylaşım yumağı her yıl
biraz daha büyüyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder