“…O yıllarda
Eminönü’nden Galata’ya dolmuş kayıkları işlerdi. 5 kuruştu. 10 kuruşa iki kişi
rahatlıkla geçerdi. Bir gün Eminönü’nde gezdiğimiz sırada bana, "Seni buradan
karşıya geçireyim. Bir de köfte ısmarlayayım" dedi. Karşıya geçtik, bir
köfteciye girdik. İsmi Hoşgör Köftecisi’ydi. Küçücük bir dükkândı. Orada bir de
Mualla abla vardı. Köfte mi yapıyordu, hizmet mi ediyordu hatırlayamıyorum.
İşte onu hikâyeleştirdi. Tatlı hikâyeler bunlar. Oradaki kişiler sahici
kişiler, olay da sahici bir olay.”
Bu sözler Hoşgör
Köftecisi’nin yazarı, İstanbul şairi Orhan Veli Kanık’ın kız kardeşi Füruzan
Yolyapan’a ait. Geçen yıl bir araya geldiğim Füruzan Hanım, bana
bu kitabı hediye etti. Orhan Veli’nin ‘Size bu yazımda üç masalı bir balıkçı
meyhanesinde gördüğüm bir dünyadan bahsedeceğim’ diye başladığı bu hikâyede
anlatılan her şey, şairin hayatında tanık olduğu o keyifli anları bize de yaşatıyor.
Daha önce çeşitli
derlemelerle Şairin İşi adlı düzyazılarında yer alan bu 6 hikâyeyi Yapı Kredi
Yayınları yeniden değerlendirdi ve tek kitap altında topladı. Düz yazılarına
çok aşina olmadığımız Orhan Veli’nin bu kısa öyküleri 1947-1950 yılları
arasında kaleme alınmış. Şiirlerindeki o ‘doğallığı’ ve hikâyelerinde de görmek
mümkün. Şiirlerini okuduğunuz zaman içinize gelen huzuru, öykülerini okuyunca
da hissediyorsunuz. Orhan Veli karşınızda oturuyor ve size bir şeyler
anlatıyor. Öykünün sonunda “Böyle bir vaka gerçekten olabilirdi, olmadı
halbuki, hepsini ben uydurdum” diye okuru şaşırtıyor.
Kitaptaki kimi
öyküler, şiirlerini çağrıştırıyor: ‘Bir yıl deniz görmesem bir hoş olurum’
cümlesini okurken, şairin ‘Açsam Rüzgâra Yelkenimi’ şiiri geliyor akıllara.
Bazı hikâyelerden Sait Faik, bazılarından Sabahattin Ali tadı alıyorsunuz.
Muhtar Hasan ile Kara Hüsnü’nün kasaba düğünündeki kavgası ise şaşırtıyor.
Çünkü siz Orhan Veli’yi ‘İstanbul şairi’ olarak tanıyorsunuz.
Orhan Veli’nin
ölümünden sonra kâğıtları arasında bulunan, Bitlis Ermenisi olan Amerikalı
yazar William Saroyan’ın da bir öyküsü yer alıyor. Yazarın ‘Love, Here Is My
Hat’ adlı öyküsünün serbest çevirisi, 17 Kasım 1952’de Vatan Gazetesi’nde
yayımlandı....
“Saadet nedir? Herkes
saadeti tanımış mıdır bu dünyada? Bu meseleler üzerinde uzun uzun konuşmak
mümkün. Kim bilir, belki ben de o zaman söylediklerimden vazgeçerim. Ama zaman
zaman ben de kendimi mesut sansam ne çıkar?”
Güzel yazı
YanıtlaSil